15 Temmuz 2012 Pazar

PKK’nın kuruluşundaki sol etkisi


Türkiye’nin karanlık geçmişi sayılan 70’li ve 80’li yıllarda gerçekleşen olaylar ülkenin geleceğini derinden etkilemiştir. 12 Eylül Darbesine zemin hazırlandığı dönemlerde, kaos ortamıyla beraber bir başka yapılanmanın da temeli atıldı. Bu yapılanma bugünkü PKK’dır. Bu yazımda sizlere Terör örgütünün kuruluş aşamasına ister istemez katkıda bulunan birkaç durumdan bahsedeceğim.


80 Darbesine 10 yılda zemin hazırlandı!
12 Eylül 1980 Darbesini ve bu süreci anlatmak için sayfalar yetmez. Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen bazı şeyler halen üstü kapalı kalıyor. Orduyu darbeye götüren sürece göz yumulduğu herkesin bildiği bir gerçektir. Darbeye götüren süreçte incelendiğinden ülkenin sadece darbeye götürülmediği 25-30 yıllık bir plan yapıldığı da gerçektir. 12 Eylül’ü anlamak ve görmek için 70’li yılları iyi analiz etmek, yorumlamak gerekmektedir. Darbeyi bir kenara bırakıp, asıl konumuz olan Pkk’nın kuruluşundaki sol etkisine bakalım.


PKK’nın kuruluş yıllarına dikkat ettiğimizde ve ideolojilere baktığımız zaman sol görüşlü örgütlerin eylemleri ve Sol diye tabir edilen Marksizm-Leninizm, Maoculuk gibi düşüncelerden etkilenen grupların Pkk ve Sol’da hakim olduğu görülüyor. İşin derinine indiğimiz zaman ise dönemin sol örgütlerin üst yöneticilerinin o zaman temelleri yeni atılan Pkk terör örgütü kurucu kadrosu ile yakın ilişkiler içinde olduğu açığa çıkacaktır. Sol ve Pkk’yı ayıran faktör ise Kürt Milliyetçiliği ve sonradan ortaya çıkacak olan Apoculuktur. Öğrenci olaylarını tırmandıran, belli bir süre sonra Marksizm, Leninizm gibi düşünce kavramlarıyla öğrencileri etkileyen ve dağ kadrosuna katan, yakın zamanlarda ise Zerdüştlük gibi başka olgular eklenerek terör örgütü zeminini soldan kendi asıl istediği zemin üzerine çekmeyi başarmıştır. Farklı zemine geçme işlemi terör örgütü için uzun zaman alan bir süreç olmuştur. Pkk, kuruluş yıllarında sol örgütlerle birlikte sosyalizmi, ortak bir kılıf olarak kullanmıştır!

PKK’nın kurulmasındaki yardımcı faktörleri sadece sol gruplara bağlamak basiretsizlik olur. Bu dönemlerde diğer etmenler Ülkücü hareketleri, MİT, Amerika ve dolayısıyla darbe’nin olması, kaotik ortamın oluşturduğu bir boşluğun olması veya devletin Sağ-Sol diye tabir ettiğimiz öğrenci olaylarına yönelmesiyle yönetimsel bir boşluğun ortaya çıkması önemli rol oynamıştır.

Sol grupların eylemlerine bakıldığında örneğin 1972 yazında işleniş olan Sandık Cinayeti’nin ayrıntılarına bakıldığı zaman sol eğilimli öğrencilerin Doğu Perinçek etrafında toplanması ve Sol’un Türk tarihine geçen ilk örgüt içi infazı gerçekleştirmesi (Adil Ovalıoğlu), Doğu Perinçek’in çevresinde cinayeti gerçekleştiren gençler Robert Kolejinde eğitim gören Ümit Necef, Garbis Altındağ, Zuhal Aksoy ve Zeynel Aydındağ. Katil ise Boğaziçi Üniversitesi Kimya bölümü 2. Sınıf Öğrencisi Banu Ergüder’dir. (Ovalıoğlu ailesi tarfından, cinayetin Zeynel Aydındağ tarafından işlendiği ve MİT’in ilk silahlı operasyonu olduğu iddia ediliyor)

***

Bahçeli Evler Katliamı
Ankara’da 3 Ekim 1978 günü gerçekleşen Bahçelievler katliamı ile 1 Mayıs 1977 (Kanlı 1 Mayıs) olarak bilinen olaylar sonrasında adeta tuz biber olmuştur. Olay Türkiye İşçi Partili Gençlerin kaldığı Bahçelievler 15. Sokakta bulunan 56/2 numaralı dairedeki 11 Türkiye İşçi Partili gencin 7 sinin öldürülmesiyle gerçekleşir. Bahçeli evler katliamının baş aktörleri arasında Abdullah Çatlı ve Muhsin Yazıcıoğlu vardır. (Abdullah Çatlı’yı kamuoyu susurluk olayı ile tanıyacaktır. Muhsin Yazıcıoğlu, BBP Genel Başkanı 25.3.2009 ölümü şüpheli)

***

Son söz: Gençlerin alet edildiği kirli olaylara bakıldığında aslında azmettirenlerin, emir verenlerin hangi amaçlar ile bu olayları gerçekleştirdikleri apaçık ortadadır. Sol grupların bu bombanın fitilinin ateşlemesinin ardından olaya ülkücüler katılmış ve senaryo tamamlanmıştır. Belirli planlar çevresinde daha büyük olaylara zemin hazırlamak 70’lerin kirli oyunların neticesinde PKK’nın temelleri atılmış ve 12 Eylül darbesine muazzam bir zemin hazırlanmış ve sağ-sol örgütlerde olduğu gibi Ordu kullanılmış ve verilen görevini yerine getirmiştir.

Ne yazık ki ülkeyi bir dönem kana bulayan ve terörizmin doruk noktasına ulaşmasını sağlayan bazı isimler bugün kendilerini iyi bir şekilde kamufle etmiş bir biçimde toplum içinde…

-

SAMET SERBEST  
(Temmuz-2012)

26 Ocak 2012 Perşembe

Hrant Dink ve Ermeni olayları
Ülkemizi son yıllar içerisinde dönem dönem meşgul eden bir konu Agos Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi, bu ölüm sadece bir gazetecinin öldürülmesi olayı değil, aslında bildiğimiz diğer gazeteci ölümleri gibi de değil! Bu yazımda Hrant Dink’in öldürülmesi ve sonrasında gelişen ulusal ve uluslar arası etkilerinden bahsedeceğim.

19 Ocak 2007 Cuma günü saat 15 dolaylarında Agos Gazetesi önünde kandırılmış bir genç, sonuçlarını bilmediği ve ülkeyi karıştıracak o eylemi gerçekleştiriyor. Ogün Samast 3 el ateş ederek sadace Hrant’ın hayatını karartmıyor. Sıktığı kurşunlarla Türkiye’nin aleyhine olacak bir çok olayın tetiklenmesine neden oluyor. Gazeteci Hrant Dink 17 yaşında bir çoçuğun saldırısı sonuncunda hayatını kaybediyor. Ya sonrasında…

Türk-Ermeni fesatlığı
Osmanlı’dan beri iç içe yaşamış bir toplum olan Türk-Ermeni halkları.. Türkiye’de diğer milletler gibi birlikte kardeşçe, dostça yaşayan iki topluma nifak sokmak isteyenler 17 yaşında bir genci kullanarak ülkede infial yaratmayı başarmış görünüyor. Hrant Dink’in ölümü üzerinden 5 yıl geçti. Geçen süre içerisinde yargının verdiği kararlardan tutun, yargıyı protesto etmek için sokağa çıkan insanlara kadar herkes bilerek veya bilmeyerek bu sürece destek vererek ülkenin bütünlüğünün bozulmasına hizmet ediyor. Dış güçlerin, ülkemizde görmek istediği tabloyu biz onlara altın tepsi içersinde sunuyoruz. Gazeteci Dink’in öldürülmesinde tekikçi Ogün Samast, azmettirici olarak ismi geçen Yasin Hayal’in ülkücü/milliyetçi olarak görünmesi bu olaylarda yapılmak istenenin özetidir aslında.. Bozuk olan Türk-Ermeni ilişkilerinin ve uluslar arası siyaset arenasında ‘Ermeni Soykırımı’ ismi altında Türkiye’ye yaptırım uygulamak isteyen ve olmayan bir soykırımı kabul ettirmek için gerekli çabaları gösteren malum devletlerin eline Hrant Dink olayı ile bir koz daha verildi. Sadece bunlada kalmayıp birlikte yaşayan bir ülkenin vatandaşları arasında “Ermeni-Türk” ayrımını zihinlere kazındı.

Seneryo aynı yeni aktör Ermeniler
2007 yılından sonraki olaylara bakarsak 2007 öncesideki Türk-Kürt ayrımcılığının zihinlere yerleştirilmek istenmesine benzetebiliriz. Hrant Dink’in öldürülmesiyle amaçlanan ülkede Türk-Ermeni ayrımcılığının yapılmak istenmesi, Türkiye’de yaşayan ermenilerin Türklere karşı düşüncelerinin değiştirilmesi için bir tohumdur. Görülüyor ki Hrant Dink olayı artık bir tohum olmaktan çıkmış filizlenmiştir. Burda bize ve özellikle ülkemizde yaşayan Ermeni Vatandaşlarımıza düşen görev oynanan oyunları bozmak için aklı selim olmak, olaylara gündemin akışına kapılarak davranmamaktır.

Son söz; Bir ülkeyi parçalamak istiyorsanız, ülke içinde yaşayan halkın arasına çeşitli nedenlerden dolayı nifak sokarsınız. Hrant Dink, Ogün Samast bu iş için seçilmiş kurbanlardır. Düşüncesinden dolayı bir insanın öldürülmesini demokrasi değil, insanlık ayıbıdır. Olaya sadace bir cinayet olarak bakmak sorunun çözüm yolunu kapatır. Fransa’nın “Sözde Ermeni soykırımını” inkar edenlere karşı cezayı ön gören yasayı kabul etmesi ve Ermenistan’ın tutumları bu olayların ucunun nereye dayandığını bizlere göstermektedir.

“Bizi bizle olmayanlar değil, bizle olanlar mahvedecektir”

S&S (Her Zaman Önde)
SAMET SERBEST