18 Ocak 2011 Salı

Açlık Sınırındaki Millet ve Karşısında Siyasal Ayırımlar.

Bir devlet düşünün ki, vatandaşının %58'i ile keskin çizgilerle ayırışsın. Devletin başbakanı, vatandaşını eline geçen her fırsatta,insanların tahammül sınırlarının ötesinde hakir görsün, aşağılasın, başından savsın.

Bir parti düşünün ki başbakanın dümen suyundan ayrılmasın, aynı hoş görüsüzlük ve anlayısızlık içerisinde, başbakanı uyarmak, ikaz etmek yerine, kraldan çok kralcılık içerisinde, aynı aymazlığı sürdürebilsin.

Ve bir millet düşünün ki, meclisinde %42 sinin temsil edilebildiği, bununda yalnızca %10'unun gerçekten ihtiyaç ve isteklerinin karşılanarak, toplumun eliti haline getirldiği. Ve bir %32'lik kesim düşünün kayıtsız şartsız, biyat etmek zorunda bırakılmasına rağman o yönetimi; açlığıyla, işsizliğiyle ve tüm umutsuzluğuyla deliler gibi alkışlayarak kör gözlerle peşinden gitsin.

Çok düşünmenize gerek yok aslında. O devlet Türkiye Cumhuriyeti, o parti AKP ve o başbakan R.T.Erdoğan haydi bunları anlıyorum da insanlara; ezilen sömürülen ama bunun farkına varamayan Türk milletinin kalan %32'lik kısmına nedemeli ? AKP yi ne olursa olsun desteklemek uğruna her geçen gün fakirleşen, mensubu olduğu partinin yardımlarına muhtaç olmuş, insanlık onuru pahasına her seçim döneminde AKP uğruna ölmeye bile hazır %32'lik kitle ?

İşte seçimlere doğru yürüdüğümüz şu günlerde, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarını oluşturan, hangi partiye oy verirse versin yaşama savaşında ya yenik düşmüş ya da yenik düşmemek için çırpınan ve toplumun %90'ını oluşturan sıradan insanların acınası durumu...

Bu millet ne badireler atlattı oysa ki, Cumhuriyet tarihi boyunca; içerde ve dışarda onu yıpratan 7 savaş, 15 Ekonomik kriz, 2 Askeri Darbe ve bir yığın siyasal krizler...

Bu millet tüm bu sıkıntılı dönemlerden başı dim-dik çıkmayı bilmiş, her sıkıntıdan sonra yeniden küllerinden doğarak, ekonomik anlamda gelişmesine devam edebilmiştir.

Ancak son yedi yıldır bu durum hızla değişmeye başlamış, Erdoğan Hükümeti ise kendisine bağlı kurumların göz boyayıcı araştırmaları, istatistiki sonuçları karşısında, kendisinden emin ve vatandaşından kopuk elit bir siyasal hayat sürmeye başlamıştır. Üstüne 2007 seçimlerinde aldığı seçim sonucunda da bu özgüven doruk noktasına ulaşmış, Anayasa refarendumu ile de yıkılmaz sandığı bir başarı hülyası içerisinde yitip gitmesine neden olmuştur.

Halbuki Ben bu zorlu siyasal dönemlerin kendi namıma 1978 - 2011 arasındaki zamanına şahit olmuş biri olarak, hayatımın hiç bir döneminde, 2005 - 2011 yılları arasında ki dönem kadar sıkıntı içerisnde olmamış, hiç bir dönemde bu dönem içinde çektiğim kadar iş sıkıntısı çekmemiştim.

Çevremde tanıdığım bildiğim herkesin evinde, bir yada iki aile ferdi ya işsiz ya da bulduğu iş, kendilerine ve ailelerine insanca yaşam koşulları sağlayamayacak seviyede gelir getirebilen bulduk çalışalım bari tarzında işler.

İnsanlarımız açlık sınırının altında bir gelirle yaşamaya çalşırken devletin bir kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu açlık sınırını 255 YTL olarak belirlemiş, iki önemli sendikamız; Türkiye Kamu Sen açlık sınırını 1012 YTL olarak duyururken, Memur Sen 820 YTL olarak duyurmuştur.

Bu üç kurumun ilan ettiği açlık sınırlarından hangisine inanmalıyız peki ?

Ben çekirdek bir ailenin Ankara şartlarında açlık sınırını hesapladığımda İki yetişkin ve bir bebekten oluşan ailenin açlık sınırının 1019.-TL olduğunu gördüm. Bu açlık sınırını hesaplarken satandart bir çekirdek Türk ailesinin yine en gerekli olan harcamalarını esas aldım ki onlarda Ankara şartlarında ;

Kira ................................................. 350.-TL,
Yol (Dolmuş, Otobüs ve Metro)....... 104.-TL, (1 Kişi Tek vesait gidiş ve dönüş 4.-TL)
Elektrik ............................................. 40.-TL,
Su ................................................... . 25.-TL,
Yakıt (Doğal Gaz) ........................... 150.-TL,
Gıda ................................................ 200.-TL,
0 - 4 Yaş Çocuğa Özel Harcamalar . 150.-TL olan olmazsa olmaz harcamalardı.

Tüm bu rakamların içinde insanca yaşamın gereği olan hiçbir harcamanın yeralmadığını,hesaplamada yeralan harcamaların yalnızca hayatta kalabilmenin ötesinde olmadığını sanırım herkes görebiliyordur.

O halde ya Tüik yalan söylüyor, yada biz uzayda yaşıyoruz !

Anadolunun hemen hemen her kentinde durum bundan farksız, hatta kimi illerimizde düşük nufusa rağmen, uzun zamandır düşen iş hacmi ve karlar nedeniyle kapanan işletmeler, fabrikalar, o düşük nüfusun büyük bir kesiminin işsiz kalmasına sebep olmuş durumda. Yani aile fertlerinden işgücünü oluşturan bu iki ikişiden biri genelde işsiz.

Hoş bir işi olanın kendni şanslı saymasına rağmen onlarında ancak karnını doyurabildiği, çocuklarına bir gelecek hazırlayabilmekten tamamen umudunu kestiğini görmemek imkansız. Neden mi bu ülkede asgari ücret Net 570,21 TL dir !

Haydi şimdi gelinde bu 570,21.-TL ile yukarıdaki harcamaları yapın. Üstüne para arttırıp insanca yaşamın gerekliliği olan iletişim hakkınızı, sofranıza bir kap daha fazla yemek koyabilmeyi, çocuğunuza okuması ve kendine daha iyi bir gelecek sağlaması için imkan yaratın.

Ki bu 1019.-TL açlık sınırıdır, yani bu 570.21.-TL resmi asgari ücret, yoksulluk sınırının kıyısından kenarından geçememektedir bile.

Ama devletimizin büyükleri kör olmaya, görmemeye, gördüğünü de inkar etmeye öylesine kaptırmışlar ki kendilerini, işsizlik denilen bu karabasanı ortadan kaldıracak uzun vadeli planları yapmak bir yana dursun, göz boyayacak kısa vadeli, seçmenin ağzına bir parmak bal çalmaktan öte gidemeyen politikalar üretmekten başka bir şey yapmamaktadır. Yapmadığı bir yana bu gidişatın sonuçlarını anlatmak isteyen her kese sert bir biçimde kulaklarını tıkamaktadırlar.

Eminim ki bu yazımı okuyan pek çok kimse bu şartlarda yaşamamaktadır. Ama arkadaşlar ya emrinizde, ya çalıştığınız iş yaptığınız yerlerde, insanlar işte tam da bu şartlarda yaşamaya çalışmaktadır. Bu insanları buna mahkum edenler siyasi elitlerdir. Hükümetlerdir.

Özellikle AKP hükümetine yaranmanın derdindeki TÜİK doğal olarak bu açlık sınırı rakamına bakarak Türkiyedeki yoksulluk oranını web sitesinde %18,08 olarak açıklamıştır.

Kişi başı GSMH Tüik verilerine göre (2006 yılı verileri mevcuttur) 5.477.-USD dir. Buda size komik gelmiştir sanırım. Ama durun geçtiğimiz yıl kişi başı milli gelirin 15.000 Usd dolaylarında gerçekleştiği açıklandığına göre, bu daha da şaşırmanıza sebep olmuş olmalı ?

Tüik açlık sınırını 255.-TL olarak belirlerken, bu kesimin gelirininde 15 bin dolar seviyelerinde olduğunu idda ediyor! Elbette ki bu 15 bin dolar birilerinin cebine gidiyor (doğru olduğunu farz etsekte, etmesekte bu aradaki fark gerçektende birilerinin cebine gidiyor) ama birileri ayda 255.-TL açlık sınırında yaşamak zorunda olan vatandaşın değil, dün sayın Karaalioğlunun tarif ettiğini sandığı, benimde yorumlarımda tarif ettiğim geceleri iksırana tıksırana kadar eğlenip, sabah tuşa basıp para kazanan siyasal elitin cebine gidiyor.

Tüm bunları özellkle olurda bir millet vekili tesadüfen okur yada bir AKP li okur da ititaz etmeye kalkar diye yazdım.

Kısaca halk açlıktan, işsizlikten, umutsuzluktan inim inim inlerken, birileri bu durumu dile getiren Türk Milletine çemkiriyor, hakaret ediyor ,aşşağılıyor.

Ne acıdır ki yine bu millet, aynı milletin %58'i siyasal fikir ayrılıkları yüzünden birleşemediği için, %32'lik kısım biat etmeye kendini adadığı için ve %10'luk AKP elitininde işine geldiği için bu ayyuka çıkan aymazlığa seyirci kalmak durumunda kalıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder