20 Ocak 2011 Perşembe

Başbakanımızdan İnciler !

Başbakan her zamanki gibi döktürdü yine.

Yaptığı konuşmasında "bizim ailemiz içerisinde içkiye karşı bir tavrımız olabilir ki bu tutumumuz bilinmektedir. Ancak Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak kimsenin yaşam tarzını kısıtlamak gibi bir tutumumuz olamaz olmamıştır. Biz bu sıfatla gençlerimizin alkolden uzaklaştırılması için Avrupa'da, Amerika'da uygulanan koşullar uygulanmıştır" dedi.

Bu iki yüzlülük değildirde nedir yahu!

Sen tutacaksın toplantılarda, seminerlerde düzenlenen kokteyllerde içki servsini yasaklayacaksın, açık havada alkol kullanımını yasaklayacaksın sonrasında çıkıp pişkin pişkin biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik diyeceksin.

Dikkatinizi çekerim bunu sadece biz söylemiyoruz son sekiz yıldır kendisine destek verme konusunda birbirini parçalayan Liberal yazarlarda ifade ediyor.

Son bir iki yıldır, göze batmayacak biçimlerde sessiz sedasız çıkartılan yasalarla kısıtlamalar, yasaklamalar engellemeler ve yargıya müdahaleler peş peşe geldi.

Daha dün akşam düzenlenen bir etkinlikte Yarsav Başkanı Sayın Emine Tarhan'ın konuşmasını dinleme fırsatı buldum, kendisi konuşmasında; yargı erklerinin ayrılık ilkesinin adaletin tecellisi için varolduğunu, bu gün bu erklerin ayrılığının yerinde yellerin estiğini AKP'li kadroların birbiriye birleştirilmiş hale getirilmiş erklerin içerisine nüfuz ettiğini, bununda sanki iktidarı bir daha bırakmayacak bir gücün izlediği tavır gibi göründüğünü ifade etti.

Sonrasında da bu durumun bir anlamda teokratik bir yönetimi işaret ettiğini ifade eden Sayın Tarhan tek ümitlerinin seçmen ve seçimler olduğunu üzülerek söylemek zorunda olduğunu ifade etti.

Bakınız bu kişi Yarsav Başkanı yani Yargıçlar ve Savcılar Derneğinin Başkanı bir sivil toplum örgütünün başkanı yani.

Bu insanların yargı sisteminin değişmesinde yada değişmemesinde herhangi bir çıkarları olmayacağı sanırım herkesin mutabık olduğu bir konudur.

Ve bu derneğin hem önceki başkanı hem de bugün ki başkanı her platformda Yargının bağımsızlığının ortadan kaldırılmak istendiğini haykırıp duruyorlar.

Ne zorun var kardeşim hıhı de devamet işte. Ama hayır ülkesini seven her Türk vatandaşının yapması gerekeni yapıyorlar, oysa susup maaşlarını alıp suya sabuna dokunmadan gül gibi yaşayıp gitmek varken, kendilerini de riske atarak deliler gibi YARGI BAĞIMLI HALE GETİRİLMİŞTİR diyorlar.

Ya başbakanımız ne diyor ? "Yasama ve Yürütme Yargının alanına girmeyeceği gibi, Yargınında, siyasallaşmaması gerekir. Son zamanlarda ne yazıkki bazı söz alanların, bazı konuşanların, mikrofonların karşısına çıkanların, siyasallaştığını görüyorum. Bu kadar bu işe meraklıysalar seçim yaklaşıyor mesleklerini bırakıp herhangi bir siyasi partiden aday olurlar" diyor.

Bakınız iki konuşmanın farkına; biri son umudumuz seçmendir ve seçimlerdir bizim bu konuda yapacak birşeyimiz yok ey halkım bu duruma dur demek sizin üzerinize görev olarak kalmıştır diyor. Diğeri Siyasallaştılar diyor. Zaten başbakanımıza göre sesini çıkatmaya çalışan her kes istifa edip gitmeli. Yada sesini kesip oturmalı. Sen kimsin ki konuşuyorsun ben başbakanım diyor kendileri.

Peki bakalım başbakanımızın Yasama ve Yürütme Yetkisi hakkında dediklerinin ne anlama geldiğini.

Nedir bu Yasama Yürütme ve Yargı ?


Yasama (yasama erki olarak da bilinir); 1982 Anayasasının 87’nci maddesinde sayılan yetkilerdir şeklinde tanımlayabiliriz. Kapsamı.- Bu maddeye göre “yasama yetkisi”nin kapsamında şu yetkilerin bulunduğu söylenebilir:

1. Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak.

2. Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek.

3. Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek.

4. Bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek.

5. Para basılmasına karar vermek.

6. Savaş ilânına karar vermek.

7. Milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak.

8. Anayasanın 14’üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilânına karar vermek.

9. Mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek.

10. Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek.

Kısaca Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkileri sıralanıyor, yani Yasama Organımız TCBMM dir deniyor.

Ya Yürütme ?

Yürütme (yürütme erki olarak da bilinir); yargı ve yasama ile birlikte, güçlerin ayrılığı ilkesine dayanan demokrasi rejimlerindeki üç erkten (güç) biridir.Yürütme, yargıya ve yasalara bağlı olarak ülkenin ve hükümetin icraatını gerçekleştiren erktir.kaynak

Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlar Kurulu Yürütme Erkidir. Ve Yürütme Erkinin Başkanı Cumhurbaşkanımızdır. 

Gelelim Yargıya !

Yargı (yargı erki olarak da bilinir); egemenlik ya da devlet adına hukuku yorumlayan ve ona başvuran mahkemeler düzenidir. Yargı ayrıca uyuşmazlıkların çözümü için bir işleyiş de sağlar. Kuvvetler ayrılığı öğretisi altında, yargı genellikle yasa çıkarmaz (bu, bütün üyelerin hazır bulunduğu bir yüksek tabakada, yasamanın sorumluluğundadır) ya da yasaları uygulamaz (bu da yürütmenin sorumluluğundadır), daha çok yasaları yorumlar ve onları her hukuksal olayın gerçeklerine uygular. Bu devlet erki sık sık "Yasalar önünde herkes eşittir." ilkesini sağlama almakla görevlendirilir. Genellikle bir son-başvuru mahkemesinden (yüce divan ya da anayasa mahkemesi denir) ve daha düşük mahkemelerden oluşur.

Pek çok yargıda yargı erkinin yargısal denetim yoluyla yasaları değiştirme gücü vardır. Yargısal denetim gücü olan mahkemeler devletin yasalarını ve kurallarını bir anayasanın hükümleriyle çelişkili bulursa bozabilir. Yargıçlar bir anayasanın yorumlanması ve uygulanması için bir eleştirmen güç atarlar, böylece ortak hukuk ülkelerinde genel geçer bir anayasal hüküm topluluğu yaratılmış olur. Son onyıllarda yargı anayasaca kurulmuş ekonomik haklara ilişkin ekonomik konularda etkinleşmiştir; çünkü ekonomi bilimi doğru yasal yorumlama ile ilgili soruların içyüzünü anlama koşulunu koyar. Çoktan beri devletin ekonomik siyasetinden bağımsız kuramsal bir yasal belge olarak anayasasını işlemeyi sürdüren ve siyasal ve ekonomik düzende geçişler yaşayan bir ülkede, yürütme ve yasama erklerinin ekonomik işlerinin yargısal denetiminin uygulaması büyümüştür.

Geçiş yaşayan ve gelişen ülkelerin pek çoğunda yargının bütçesi neredeyse bütünüyle yürütmenin denetimindedir. Bu durum, yargıya eleştirel mali bir bağımlılık yarattığından güçler ayrılığının temelini çürütür. Yargı için harcama yapan hükümet de içinde olmak üzere doğru ulusal servet dağılımı anayasal ülke ekonomisinin konusudur. Yargıda yozlaşmanın iki yöntemini ayırt etmek önemlidir. Bu iki yöntem; özel kişi ve bütçe tasarlaması ve çeşitli ayrıcalıklar yoluyla devlettir.

"Yargı" terimi hem bir yargının çekirdeğini oluşturan yargıçlar, sulh hakimleri ve öteki yargıcılar gibi topluca çalışanları, hem de düzenin düzgünce işlemesini sürdüren kadroları belirtmek için de kullanılır.

Gördüğünüz gibi Yasama Meclis, Yürütme Cumhur Başkanlığı Yönetimindeki Bakanlar Kurulu, Yargı İse Mahkemelerimizmiş.
Peki derdine kendi yönetiminde dahi olmayan başbakanın yargıyla ? 

Eh malum değilmi Yasama ve Yürütme elinde geriye bir Yargı kalmış durumda ki yargı eline ayağına fena halde dolaşmakta. Susuturulmazlarsa sonraki dönemde meydana gelecek değişikliklerde buna engel olmaya kalkabilirler, hatta onu durdurabilirler.

Şimdi soruyorum sizlere, vatandaşına bile tahammülü olmayan, kendisini ısalıkladılar diye 50.000 kişilik stadyumda emniyete soruşturma talmatı veren, her itirazda organize işler var diyen bir başbakan sizce normal bir yol mu izlemektedir. Bir insan neden bu kadar şüpheci ve bu kadar ürkek olur ? Bir ülkenin Başbakanı halkından neden bu kadar uzak olur ?

Taktiri siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder