24 Ocak 2011 Pazartesi

UĞUR MUMCU’YA ‘HUZUR İÇİNDE UYU’ DİYEMEMENİN ACISI...

“Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben anti-emperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, ben özgürlükçüyüm, ben insan haklarının savunucusuyum, ben teröre karşıyım, ben hırsızların, yobazların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım…!
Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar çıkacaktır.”


Sevgili Uğur Mumcu’nun bu cümlelerini aktardığımda değerli bir dostum: ‘ama çıkmadı daha bir Uğur Mumcu...’ diye yazdı. Önce hüznünü hissettim. Sonra düşündüm. Evet yoktu. Belki vardı ama susturulmuştu. Belki vardı ama korkuyordu. Belki de vardı ama biz Onun kıymetini Uğur Mumcu’nun kaderini paylaştığında anlayacaktık...


Aynı dostum, yine bir gün: ‘İyi bir yazar iyi bir konuşmacı olamaz. İyi bir konuşmacı da iyi bir yazar olamaz.’ dediğimde ‘sen hiç Uğur Mumcu’yu dinlemedin, galiba!’ diye çıkıştı bana. Dinlemez olur muyum, defalarca dinlemiştim ama hatırlamamış mıydım? Hatırlatılmamış mıydı? Haklıydı. O sadece araştırmacı gazeteci değildi. O aynı zamanda hem çok iyi bir yazar, hem de çok iyi bir konuşmacıydı.


Şu bir gerçek ki; Uğur Mumcu’nun yeri doldurulamamıştı.


2011 yılından 1993 yılına baktığımızda ne görüyoruz?


Uğur Mumcu son gecesinde hangi araştırması üzerinde çalışıyordu?


‘Kürt Dosyası’


Tamamlamasına izin vermediler.


Eğer 18 yıl önce bugün Uğur Mumcu’yu kaybetmemiş olsaydık, çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor, olabilirdik.


Uğur Mumcu, bu topraklar üzerinde oynanan hain oyunu bozmak üzereydi.


‘Kürt Dosyası’nın özelliği neydi? Belgeleriyle birlikte neler yazıyordu?


‘ABD’nin ve İsrail’in, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurmayı planladıklarını, bu projenin Sevr projesinin bir devamı olduğunu, PKK, Barzani ile Talabani’nin bu projede işbirliği yaptığını’ yazıyordu.


Bu kukla devlet yani Kürdistan resmen kuruldu.


‘Kürtlerin Türk soyundan geldiğinin tespitini ve sorunların çözümünün eğitim ve kültür ile bu bilincin aşılanması ve feodal yapının bozulması ile sağlanabileceğini’ yazıyordu.


‘Ermenilerin ASALA ve diğer terör örgütleri veya Fransa aracılığıyla Kürtleri de nasıl örgütlediklerini ve destek verdiklerini’ yazıyordu.


Bu gerçekleri ve aslında bir Kürt sorunu değil bir Ermeni sorunu yaşadığımızı, en son TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da tekrarladığı için maalesef O da cezalandırıldı.


Uğur Mumcu'nun tüm eserlerini ve değerli eşi Güldal Mumcu’nun emekleriyle yayınlanan bu yarım kalmış büyük araştırmanın kitabını da mutlaka okumalısınız.


Yavuz Donat’tan dinledim. Yorumsuz aktarıyorum. Rahmetli Uğur Mumcu eşine anlatmış: ‘İsrail Büyükelçisi benimle öğle yemeği yemek istedi. Kabul ettim. Yemekte bana, Uğur Bey öldürülmekten korkmuyor musunuz? diye sordu. Günlerce bana bu soruyu neden sorduğunu düşündüm.’


Cumhuriyet devrimleri adına can veren şehitlerimiz, Atatürkçü aydınlarımız toplumda hak ettikleri değeri göremediler. Onlar yalnızca ölüm yıldönümlerinde anıldılar.


Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun dediği gibi: ‘Neden öldürüldükleri sorgulanmadan ve hesabı sorulmadan; anmaya devam ediyoruz utanmadan…!’


Oysa Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu’nun ardından diyordu ki: ‘Sönen her mumun ardından onlarcasını yakın… Mumlar değil, karanlık isteyenlerin nefesleri tükenecektir.’


Ne yazık ki; Uğur Mumcu’dan sonra, Ahmet Taner Kışlalı’yı da Necip Hablemitoğlu’nu da kaybettik.


Aslında gerçek hedef Onlar değildi; gerçek hedef Atatürkçülük’tü, gerçek hedef Türkiye Cumhuriyeti’ydi.


Bu yazıyı yazmak benim için o kadar zordu ki… En çok acı veren de; ‘huzur içinde uyu’ diyememekti.

Bilge US

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder