25 Ocak 2011 Salı

Bu başörtüsü ile ne yapacağız ?

Baş örtüsü sorunu, siyasi partilerin milyonları peşine takmasına neden olan sorun ! Kimsenin çözmek istemediği ve kimsenin çözülmesini istemediği kanayan bir yara !

Muhtemelen islamcı cevrelerin küplere binmelerini, hatta yuhalamalarını sebep olacak ama ılımlı bir geçiş olabilecek bir önerim var bu konuda.

Öncelikle başörtüsüne laik kesimin allerjisinin nereden kaynaklandığına bir bakalım.

Ben Laik ama kısmi muhafazakar olarak nitelendirilebilecek bir kişiyim. Ama benimde rahmetli babannem, anne annem ve diğer büyüklerim akdeniz tarzı başörtüsünü hayatları boyunca kullanmışlardır. Annemin başı açık olmasına rağmen müslümandır ve dini vecibelerini yerine getirir. Kısaca müslüman bir ailenin şükürki müslüman bir evladıyım.

Ama laik ve İlke ve inkılaplara sıkı sıkıya bağlı biri olarak, ben de bir yandan Türban kavramına siyasal simge olması nedeniyle karşı çıkmaktayım.

Evet uzun zamandır başörtüsü meselesi laik kesimin casusbelli'si olmuş bu konuda değil bir açılım yapmak, inanılmaz bir kapanış yapmanın derdinde olmuştur bu kesim. Bende o fikirde olanlardan biriyim.

Ama bir de realite vardır ki bu realite hepimizin hayatları ile iç içe yaşamaktadır.

Sanırım gerek Türk siyasetinin yeni geldiği noktadan yada yaşım gereği bu konuda artık eskisi kadar fanatik hissetmemekle birlikte, her tarikatın kendisini tanıtmak için kullandığı Türban mantığına, islamcı siyaset erklerinin siyasal bayrak anlayışı ile bakması nedeniyle hala şiddetle karşıyım.

İçinizden yok daha neler dediğinizi duyar gibiyim, insanların inançlarını yaşamasına engel olunmamalı diyenleride duyar gibiyim.

Elbette bir yere kadar haklıdır bu düşüncede olan insanlar.

Ama modern demokrasinin babası, ünlü filozof Jean Jacques Rousseau "Bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde bir diğerininki sona erer" der. Ki doğrudur ! Demokrasi anlayışı bu fikir üzerine inşa edilmiş yasalar ve adalet bu fikir temel alınarak ortaya konmuştur.

Yani özgürlüklerimiz toplumun tüm kesimleriyle ortak anlayışlar kapsamında olmak zorundadır. Bu gün "TOPLUMSAL BARIŞ" diye yırtınılan şeyde işte budur.

İşte tam da bu nedenle her ne kadar Türbana karşı olsada, baş örtüsüne karşı değildir laik kesim ! Bakın üstüne basa basa tekrar söylüyorum "Türbana Karşı Olmakla Birlikte Baş Örtüsüne Karşı Değildir !!! ".

Laik kesimin korkusu cumhuriyet kurulduğu günden bu yana Türk toplumunun bir gerçeği olan karşı devrimin gerçekleşmesine engel olmaktan öte bir refleks değildir aslında. Oysa hepimizin ailelerinin yaşlı bayanları örtülüdür - örtünür !

Peki nedir çözüm önerim ?

Aslını isterseniz bu konu, her iki tarafın da samimiyetini ortaya koyması ile çözülebilir.

Türban siyasal bir simgedir ve sanırım bu her iki kesimce de sabittir.

O halde islamcı kesim, Türbanı kamusal alanlarda kullanma ısrarından vaz geçerek, akdeniz usulü olarak tanımlanan örtünme biçiminin benimseyecek, bunun karşılığında laik kesimde bu uygulamayla hem kamusal alanlarda hemde üniversitelerde yasakların kaldırılması yönünde oy verek destek olacak.

Bu tarz bir uygulama öetünme felsefesine gerçekten inançları nedeniyle isteyen toplumun samimiyetini ortaya koyacak ve bu sayede laik kesimin itirazları çok büyük ölçüde son bulacaktır. Bunu biliyorum çünkü bende Türbana şiddetle karşı çıkan laik kesime üye bir insanım

Ama hepimiz biliyoruz ki bunun gerçekleşmesi, İslamcı Siyasetçilerin ellerindeki en büyük ve güçlü kozu çekip alacağından, bu girişimde malesef asla başarılı olmayacak hatta ayrımların daha da netleşeceği sonuçlar doğuracaktır.

Kısaca, malesef islamcı kesimin büyük bir bölümü Türban sorununda samimi değildir amaçları Türbanın bir bayrak olarak sembol vasfını korumasıdır ! Çünkü bunda çıkarları vardır !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder